İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ!

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 10 YAŞINDA

 

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmıştır. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni çekincesiz ve ilk imzalayan ülke olmuştur. Sözleşme, 6251 Sayılı yasa ile TBMM’de oy birliği ile uygun bulunarak usulüne göre yürürlüğe girmesine karşın Cumhurbaşkanı kararı ile tek taraflı olarak feshedilmeye çalışılmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshini amaçlayan Cumhurbaşkanı kararı (R.G: 20 Mart 2021/3718 sy.) hukuken yok hükmündedir. Türkiye’nin otoriterleşmesi ve tek adamın kararlarına göre yönetilmesi anlamına gelen bu karar, Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak yetkisi sadece TBMM’ye aittir. Cumhurbaşkanının insan hakları alanına ilişkin düzenleme yapma yetkisi bulunmamaktadır. Sözleşme temel hak ve özgürlüklere ilişkin olduğundan, Sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararı ile çekilme; fonksiyon gaspı olup insan hakları alanındaki, kadının insan hakları alanındaki kazanımları sorgulamak anlamına gelmekte ve kazanılmış haklar için “geriye götürülemezlik” genel ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin yol haritasını çizen Sözleşme, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önleme ve bununla mücadeleye ilişkin temel standartları oluşturmuş ve taraf devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirlemiştir. Sözleşme, yalnızca ev içinde şiddeti değil, aynı zamanda kamusal alandaki şiddeti, hastaneler, işyerleri, okullar, karakollar, hapishaneler vb. kurumlardaki kadınlara yönelik şiddeti de yasaklamaktadır. Benzer şekilde, Sözleşme, yalnızca barış dönemlerindeki şiddeti değil, silahlı çatışma dönemlerindeki ve silahlı çatışma sonrasında devam eden şiddeti de yasaklamaktadır.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını tespit eden, kadına yönelik şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılığın bir türü olarak tanımlayan, bağlayıcı ilk uluslararası düzenlemedir. Sözleşme, kadınlarla erkekler arasında yasal ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesini, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde temel bir unsur kabul etmektedir.

İstanbul Sözleşmesi, hem fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddetin doğrudan mağduru olan çocukları hem de ebeveynleri arasında bu tür şiddete tanık olan çocukları korumayı hedeflemektedir. Sözleşme, kadınların ve gençlerin zorla evlendirilmesinin şiddet olduğunun altını çizer ve çocukların evlilik yoluyla istismar edilmesinin önlenmesine yönelik devletlerden tedbir almalarını beklemektedir. Ayrıca şiddetten zarar gören çocukların ve gençlerin güvenliklerinin sağlanmasını da taraf devletlerden talep etmektedir.

İstanbul sözleşmesine yönelik fesih girişiminden önce, siyasal iktidar tarafından sözleşmeye yönelik sistematik saldırılar gerçekleştirilmiştir ve sözleşmenin içeriği, bakanlıklar tarafından bağlamından kopuk sayılarla manipüle edilmiştir. Kadın kırımı olarak nitelendirdiğimiz kadın cinayetlerinin; bir ülkede, iş kazası, trafik kazası, hastalıklar ve çok başka gerekçelerden kaynaklanan erkek ölümleriyle karşılaştırılması bilimsel olmayan manipülatif bir algı çabasıdır. Kadın kırımı; yaş, eğitim, inanç, dil, din, ırk, renk, yaşadığı yer farketmeksizin; bir kadının kadın olması sebebiyle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğurduğu erkek şiddetine maruz kalması ve katledilmesidir. Öte yandan bazı dinci gruplar/cemaatler sözleşmeyi, aileyi yıkan sözleşme olarak nitelendirmiş, sözleşmenin ayrımcılığa karşı koruma sağlayan yönünü manipüle etmeye çalışmışlardır. Sözleşme hükümleri, tüm topluma yönelik olup şiddete maruz kalan herkesi korumayı amaçlamaktadır. Ancak iktidar; vesayetini devam ettirmek, toplumu muhafazakâr politikalara göre şekillendirmek ve bazı dinci gruplar/cemaatler ile ittifakını güçlendirmek için “aileyi koruma” adı altında Sözleşmeden çekilme sürecini başlatmıştır. İktidarın kadın kazanımlarını geri almaya yönelik girişimi tamamen politiktir.

Sözleşmeye yönelik saldırılar ile birlikte kadına yönelik şiddete karşı mücadele yürüten kadın kurumlarına ve Sivil Toplum Kuruluşlarına saldırılar artmıştır. Nitekim kadına yönelik şiddete itiraz eden, bu konuda mücadele yürüten kadınlar ve kadın kurumları bu süreçte yargılamalara maruz kalmıştır. Özellikle Kürt kadın aktivistleri ve kurumları yürüttükleri faaliyetler nedeniyle sistematik yargısal tacizlere maruz kalarak kriminalize edilmeye çalışılmıştır.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi yönündeki Cumhurbaşkanı Kararı, ülkedeki tüm kadınların yaşam hakkı bakımından ele alındığında, cinayetlere kapı aralamaktadır. Bu karar aynı zamanda kadına karşı nefret suç ve söylemlerinin resmi ifadesidir ve kadına yönelik şiddetin devlet eliyle meşrulaştırılması anlamına gelmektedir. Bu anlamda; Özellikle bölgemizde üniformalı veya üniformasız kamu görevlilerinin ürettiği şiddet ve neden oldukları cinayetler başta olmak üzere kadın cinayetlerinin engellenmesi için İstanbul sözleşmesi yaşam güvencemizdir diyoruz. Çocuk yaşta evlilikler çocuk istismarıdır diyoruz. Başladığı andan itibaren şiddeti üreten ve sistematik hale getiren çocuk yaşta evlilikler, kadın kırımının ilk adımıdır diyoruz. İstanbul sözleşmesi, çocukların maruz kaldığı şiddeti önlemeye dönük güvencemizdir diyoruz.

10 Yıl Önce Bugün İmzalanan İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi;

Kadının insan hakları belgesidir.

Kadınların özgürlük ve güvenlik hakkının teminatıdır.

Eşitsizlikle, ayrımcılıkla, cezasızlıkla, şiddeti üreten kültür ve geleneklerle mücadelenin belgesidir.

Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesini savunmaktadır.

Kadınların kamusal alanda anadilde kamu hizmeti almalarını savunmaktadır.

Dil, din, ırk, renk, yaş, mezhep, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, medeni durum, siyasi ve felsefi görüş, etnik köken, engellilik,  vatandaşlık göçmenlik veya mültecilik vb. durumuna bakılmaksızın herkesin yaşam hakkının güvencesidir.

 

İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. Sözleşmenin yürürlükte kalması ve tüm hükümlerinin uygulanması için dayanışma ağlarımızı güçlendirerek, bu hususta ısrarcı ve takipçi olmaya devam edeceğimizi kamuoyuna bildiriyoruz.

DİYARBAKIR ŞİDDETLE MÜCADELE AĞI