DİYARBAKIR TABİP ODASI MART-NİSAN 2021 DÖNEMİ DĞERLENDİRME RAPORU

Mayıs 2021 itibariyle tüm Dünya’da görülen COVID-19 vaka sayısı 160 milyonu vefat sayısı ise 3,3 milyonu aşmıştır. Türkiye de bakanlık verileriyle toplam vaka sayısı 5 milyonu, toplam vefat sayısı 44 bini geçmiştir. Sürecin başından beri şeffaf bir yönetim biçimi sergilenmediğini, salgına ilişkin epidemiyolojik verilerin hasta – vaka ayrımı vb yöntemlerle algı yönetimi yapılarak çarpıtıldığını ve hatta yakın bir zamana kadar doğru verilerin paylaşılmadığını biliyoruz. Pandeminin başından bugüne Diyarbakır Tabip Odası olarak pandemiye ilişkin raporlar hazırlamaya ve çalışma alanlarımızdan aldığımız verilerle bu raporlarımızı periyodik olarak yayınlamaya devam ediyoruz.

1 Mart 2021 tarihi itibariyle zaten yetersiz uygulanan kısıtlamaların büyük ölçüde kaldırılmasıyla ilimizde günlük 40 bandında seyreden vaka sayıları birkaç hafta içinde 10 kat artarak 400 lere çıkmıştır. Buna paralel olarak ilimizdeki kamu ve özel hastanelerinde tedavi gören Covid-19 hasta sayısı da aynı periyotta 20 kat artmıştır. Vaka ve ölüm sayıları tüm yakıcılığıyla artarken yanlışta ısrar edilmiÅŸ sonrasında da tam kapanma diyemeyeceÄŸimiz, toplumsal destekler saÄŸlanmadan ve emek sınıfını içermeyen kısmi kısıtlamalara geçilmiÅŸtir.                                                                                                          1 Mart 2021 deki 2. ‘normalleÅŸememe’ kararı sonrası kamu ve özel kurumlardaki giderilmeyen eksikliklerle (eÄŸitim emekçilerinin kısmi sayıda aşılanması, okullarda yeteri kadar hijyen malzemesi bulunmaması, sınıflarda bulaÅŸ riskini azaltacak bilimsel normlara uygun havalandırma saÄŸlanamaması, derslik ve eÄŸitim emekçisi sayısının arttırılmaması) yüz yüze eÄŸitime geçilmesi hastalığın bulaÅŸ ve yayılımının artışında önemli bir etken olmuÅŸtur. Sadece bu son 2 aylık dönemde Nisan 2021 sonu itibariyle 48 eÄŸitim emekçisi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetmiÅŸtir.                                                                                                                                                                                                                                   Covid-19 tüm varyantları ile fırsatçı ve ölümcül patojenler olduÄŸu gibi erk-sermaye gruplarına da yeni sömürü ve baskı fırsatçılığı alanları yaratmıştır. Covid-19 fırsatçılığı ile emek sömürüsü derinleÅŸtirilmiÅŸ, Kod 29 ve varyantları gibi uygulamalarla emekçilerin tazminatsız ve iftiraya maruz bırakılarak iÅŸten atılmalarının önü açılmıştır. Uluslararası kuruluÅŸların yaptığı araÅŸtırmalarda pandemi döneminde toplumsal desteklerin en az yapıldığı ülkeler sınıfında yer almaktayız. Emekçiler açlık-hastalık arasında tercihe zorlanmış, pandeminin her döneminde işçi sınıfı yeterli korunma saÄŸlanmadan çalışmaya mecbur bırakılmış ve Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı olarak yayılmaya devam etmiÅŸtir. Siyasi erk pandeminin tüm dünyada en ağır seyrettiÄŸi, toplumsal hareketliliÄŸin kısıtlandığı bu dönemi politik hamleleri için fırsat olarak görmüş yine covid-19 fırsatçılığıyla Ä°stanbul sözleÅŸmesinden hukuksuz yöntemlerle tek taraflı olarak ayrılmıştır.  On binlerce kiÅŸinin bir araya geldiÄŸi kapalı stadyum kongreleri ve cenazeler görmezden gelinip yine covid-19 fırsatçılığıyla meslek örgütlerinin açık havada ve sınırlı katılımlı 1 Mayıs anmaları engellenmiÅŸ, emekçiler kaba kuvvet ve iÅŸkence ile gözaltına alınmıştır.

“Hükümet 29 Nisan 2021 Perşembe günü saat 19.00 dan 17 Mayıs 2021 pazartesi saat 05.00 a kadar sürecek olan ‘tam kapanma’ dönemine geçildiğini açıkladı. Ancak tam kapanmadan bahsedemeyeceğimiz bir tabloyu görmekteyiz. 10 milyonlar çalışmaya devam ediyor, istihdamın yaklaşık yüzde 61’i kapanmadan muaf alanlarda çalışmaktadır. İşçi sınıfına uygulanan sömürü pandemiyle daha da yoğunlaşmaktadır. 2020 yılında 177 bin işçi Kod 29 gerekçesiyle işten atıldı her gün yaklaşık 500 civarında işçi kod 29 ile işten atılıp güvencesiz çalışma veya açlığa mahkûm ediliyor. Bilindiği üzere KOD-29’da düzenleme yapılıp yeni kodlar getirilmişti, bunlardan biri de Kod-49 yani ‘hırsızlık ve işverenin meslek sırlarını paylaşmak’.  İşçiler bu uygulamayla açlığa mahkûm edildiği yetmezmiş gibi daha sonrasında iş bulma imkânlarını da etkileyecek şekilde lekelenmektedir.

Yayımlanan genelge ile dezavantajlı kamu çalışanlarının kapanma boyunca idari izinli sayılması öngörülmekteydi. (sağlık bakanlığının belirlediği kronik hastalar, engelli işçiler 10 yaş altı çocuğu olan anneler, 24-32 hafta olan gebeler, 60 yaş üstü). Ancak birçok bakanlık daha sonra kendini bu genelgeden muaf tutmuştur. Özel sektörde ise hiç uygulanmamıştır. Çalışan işçiler açısından da pandemi önlemi alınmadığını görmekteyiz. İşçi servislerindeki doluluk, yemekhane ve çalışma alanlarında fiziksel mesafe kurallarına uyulmadan tam kapasiteyle hatta bazı iş yerlerinde fazla mesailerle işçiler çalışmaya zorlanmaktadır. Pandemiyle etkin mücadele için sosyal destekli ve temel ihtiyaçlar dışındaki tüm üretim alanlarının durdurulduğu gerçek bir tam kapanmaya geçilmelidir.                                                                                                                                  Tüm halkların kendi anadillerinde eşit, nitelikli, erişilebilir, parasız kamusal sağlık hizmetlerinden yararlanabilecekleri yasal ve pratik düzenlemelerin yapılmasının çağrısını bir kez daha yineliyoruz. Çünkü anadilinde sağlık hizmeti sunulamamasının yarattığı sorunlar pandemi sürecinde daha da katmerleşmiştir. Pandemi sürecinde sağlık sisteminde yaşanan alt üst oluşlar hizmet sunulan dili bilmeyenler açısından Sağlığa erişimde ciddi sorunlara yol açmıştır. COVİD-19 Pandemisi ile mücadelede en önemli araçlardan biri olan aşılar ile ilgili aşı kampanyalarının yapılmaması sonucunda genel olarak aşılanma oranları düşük olsa da bölgemizde bu düşüklük daha fazla olmuştur. Kampanyaların amaçları farkındalık yaratmak, iletişimi sağlamak olduğu için kişilerin anladığı dille onlara ulaşılır olsaydı bu olumsuz tablonun tersine çevrilmesi mümkün olabilecekti. Bölgemizde Türkçe bilmeyen 65 yaş üstü kişilerin teknolojik uygulamaların kullanımı üzerinden randevu oluşturulması, aşı randevusu alma aşamalarındaki zorluklara bir de bilmediği, anlamadığı bir dil ile bu süreçleri yürütmeye çalışmaları yurttaşlar açısından zorlayıcı olmuştur. Covid servislerinde doğal olarak tek kişilik odalarda refakatsiz bir şekilde sağlık çalışanlarıyla aynı dili konuşamayan hastaların kendi istek ve ihtiyaçlarını dile getirememelerinin yalnızlık ve ölüm korkusuna neden olduğu gözlemlenmiştir. Anadilde sağlık hizmet sunumu tercih edilmesi gereken bir durum değil zorunlu olarak yaşama geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü dilini bilmeyen derdini de anlatamamaktadır.

Covid dışı hastaların takibi ve sağlığa erişimdeki sorunlar bu dönemde de devam etmektedir. Özellikle sürekli takip gerektiren kronik hastalığı bulunan hastaların tedavi süreçlerinde ciddi aksamalar yaşanmaktadır. Virüs korkusu, yaşlılara yönelik ayrımcı tutumlar nedeniyle yaşlı hastaların sağlık sorunlarında artışlar gözlemlenmektedir. Randevu sisteminde yaşanan sıkıntılar bu sorunun en büyük nedenini teşkil etmektedir. Kardiyak takibi yapılmayan hastalarda ani ölümler artmıştır. Kanser tarama oranlarındaki %90 lık düşüş ile erken evrede tanı alıp tamamen kür sağlanacak hastaların çoğu ne yazık ki ileri evrede birçok belirtilerle tedavileri gecikmiş bir şekilde hastanelere başvurmaktadırlar.                                                                                                                                                            Aşı temininde geç kalınmış, kamunun sorumluluğunda olan toplumsal bilgilendirme ve aşıya güven duygusu tesis edilememiş, hem sayısal hem de oransal olarak aşılamada ciddi bir başarısızlık ortaya çıkmıştır. İlimizde adına aşı tanımlanmış tüm bireylerin yarısı dahi aşılanamamıştır. Öneri ve uyarılarımıza rağmen gerekli toplumsal doğru bilgilendirme ve özellikle aşılanan yaş grubunda çok önemli olduğunu düşündüğümüz anadilde aşı tanıtım çalışmaları yürütülmemiştir. İlimizde ve tüm ülkede özellikle son 4-5 haftadır Sinovac aşıları için adına aşı tanımlanmış vatandaşlar ASM lerde, telefonla ve MHRS sistemi üzerinden ilk doz aşı randevusu alamamaktadır. Azalan aşı stokları, randevu verilmeyerek korunmaya çalışılmaktadır. Halkın bağışıklanması geciktirilerek, pandemi yönetmekten çok stok yönetimi yapılmaktadır.

Pandemiden önce öğrencinin ancak ekstra bireysel çaba ile gerekli bilgileri öğrenebildiği, sağlığı sadece biyolojik ve bireysel temelde ele alan, niteliksiz tıp eğitimi pandemi süreciyle birlikte daha da içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Gelinen noktada sağlıklı bir tıp eğitiminden bahsedilemez. Bu noktaya gelinmesinde rolü olan birkaç noktayı şu şekilde sıralayabiliriz:

– Tıp eÄŸitimi sürecinin öznesi olan tıp fakültesi öğrencilerinin iradesinin çiÄŸnenip karar alma, planlama ve uygulama süreçlerinin dışına itilmiÅŸ olması

–  Online eÄŸitimin altyapı yetersizliÄŸi ve bu konudaki eÅŸitsizliklerin gözardı edilmiÅŸ olması

– Artık birçok dersin online iÅŸlenmemesi ve öğrencilerin güncel ve çevrimiçi olmayan kaynaklara yönlendirilmesi

– Sürecin nasıl iÅŸleyeceÄŸi yönünde yaÅŸanan öngörüsüzlüğün öğrencilerde yarattığı maddi hasar

 

Son 2 ayda ise bazı üniversiteler hibrit sisteme geçmiş olsa ve bazı üniversiteler online eğitime devam etmiş olsa da öğrencilerin yeterli eğitim alamaması ve bir anda tam kapanmaya gidilmesi yukarıda bahsedilen sorunlardan kaynaklı yaşanan nitelikli tıp eğitimi konusundaki kaygıyı  daha da derinleştirdi. Büyük bir belirsizlik ve istikrarsızlık döngüsünde geçen bu dönemde tıp öğrencilerinin fikirlerinin alınmaması ileride sağlık hizmeti verecek olan hekim adaylarında kaygı durumu ve özgüven sorunları yaratmaktadır.

ÖNERİLERİLERİMİZ;

  1. Toplumun pandemi yönetim süreçlerine güveni sağlanmalıdır. Hidroksiklorokin etken maddeli ilacın kullanımında ortaya çıkan bilimsel gerçeklerden uzak ve güven kaybı yaratan dayanaksız benzer ısrarlar terkedilmelidir.
  2. Toplu yaşam alanlarında çalışanlara ve cezaevleri gibi ortak kullanım bölgelerine bilimsel ölçütlerde hijyen, mesafe, havalandırma olanakları yanısıra yaygın tarama yapılmalı ve aşı uygulama önceliği tanınmalıdır.
  3. Vaka sayılarını düşük göstermeyi önceleyen, vaka temaslılarına dahi test yapılmayan yöntemden vazgeçilmeli, bilimsel ölçütlere uygun yaygın test ve izolasyon tedbirleri uygulanmalıdır.
  4. Pandemi nedeniyle çalışma olanakları kısıtlanmış toplumsal kesimlere acilen sosyal ve maddi destekler sağlanmalı, sosyal çöküşler ve intiharların önüne geçilmelidir.
  5. Aşılanmanın yaygın yapıldığı ülkelerde alınan sonuçlar Covid-19’u önlenebilir bir ölüm nedeni haline getirmiştir. Sorumluları defalarca değişen ve uzayan aşı temin tarihleri ile ilgili ciddiyete çağırıyoruz. Derhal yaygın aşılamaya geçilerek ölümler durdurulmalıdır.
  6. İşyeri güvenliğine yönelik önlemler arttırılmalı, denetimler sıklaştırılmalıdır.
  7. Covid-19 hastalığına yakalanan Sağlık çalışanlarının işe dönüş kriterleri hastalığın şiddeti, ortaya çıkan sekel ve viral yük dikkate alınarak uluslararası kılavuzlara uygun olarak belirlenmelidir.
  8. Mesleklerini yaparken yakalandıkları ve ölümle sonuçlanabilen Covid-19 hastalığı tüm Sağlık çalışanları açısından illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir.
  9. İş yükü artan sağlık çalışanlarının viral maruziyetleri göz önünde bulundurulmalıdır. Sağlık çalışanı sayısı arttırılmalı, yeni atamalar ve toplu alımlar yapılmalıdır.
  10. KHK’ lilerin durumunun görüşüldüğü OHAL komisyonları, pandemi bahanesiyle çok az sayıda dosya görüşmektedir. Pandemi öncesi ayda 4000 dosya görüşülürken, tüm pandemi boyunca 3000 civarında dosyayı sonuçlandırılmıştır. İlimizde KHK ile ihraç edilen 137 sağlık emekçisi bulunmaktadır. Pandemi ile en ön safta mücadele eden sağlık çalışanlarının artan iş yükünü de azaltmanın bir yolu olarak da KHK ile ihraç edilen tüm Sağlık emekçileri işe iade edilmelidir.
  11. Pandemi sürecinde yetersiz kalan 1. Basamak sağlık hizmetleri topluma dayalı bölge tabanlı geçiş sağlanarak yeniden düzenlenmelidir.
  12. COVID-19 aşıları ile ilgili süreç şeffaflaştırılmalı, topluma güven veren bir tarzda yürütülmelidir. Bir an önce toplumun tüm duyarlı kesimlerine yetecek düzeyde aşı tedarik edilmelidir.
  13. Başta öğretmenler olmak üzere tüm eğitim emekçileri, çalışma bölgesi kamu veya özel ayırımı yapılmadan derhal aşılanmalıdır.

 

Diyarbakır tabip odası olarak daima bilimin, toplumcu koruyucu sağlık hizmetinin savunuculuğuna devam edecek, aşıyla ilgili gelişmeleri yakından takip edip yurttaşlarımızı ve tüm sağlık çalışanlarını bilgilendirmeye devam edeceğiz.

 

 

DÄ°YARBAKIR TABÄ°P ODASI