BASINA VE KAMUOYUNA

Bugün, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 73. Yıldönümü.

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde ve iki büyük savaştan edinilen acı deneyimlerin üzerine, ortak bir değerler sistemi oluşturmak amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler insan Haklarının Evrenselliği insanlık için şüphesiz büyük bir kazanımdır.

Ancak biz Kayıp Yakınları ve İnsan Hakları Savunucuları olarak insanlık için büyük bir kazanım olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 73. Yıldönümünü buruk bir şekilde karşılıyoruz. Geçen uzun yıllara rağmen kayıplarımız için “bir mezar” talebimiz, kaybedildikleri günden bu yana halen devam etmektedir.

Üzerinde yaşadığımız bu topraklarda çoğunluğu 90’lı yıllarda olmak üzere, devletin resmi ve yarı resmi paramiliter güçlerce sayısız faili meçhul cinayet, yargısız infaz, gözaltında kayıp ve zorla kaybetme yaşandı. Kaybedilen Binlerce insanın akıbeti tam olarak bilinmediği gibi bu insanların mezar yerleri dahi bilinmiyor.

Kayıp yakınları yıllarca kendi kayıplarının akıbetini ortaya çıkartmak için her türlü hukuksal girişimde bulunmalarına rağmen herhangi bir sonuca ulaşamadılar. Bunun sonucunda, yıllarca karakol önlerinde, adliye koridorlarında evlatlarının akıbetini peşine düşmekten bir sonuç alamayan aileler, kendi kayıp arama mücadelelerini kamusal alana taşıyarak daha görünür bir yol arayışına girdiler.

Çeyrek asır yıl önce Cumartesi Annelerinin “Evlatlarımızı sağ aldınız onları sağ istiyoruz” sloganı ile başlatmış olduğu oturma eylemi bugün İstanbul Galatasaray Meydanı’nda 872.  Hafta, Koşuyolu Parkında ise 670. Haftasına girmiş bulunmakta. Birçok kez kolluk kuvvetlerinin gaz bombalarına maruz kalan, yerlerde sürüklenen, gözaltına alınan ve her seferinde haklarında yargılama yapılan kayıp yakınları her türlü baskı ve saldırılara rağmen mücadelelerini kararlılıkla bugünlere taşımayı sürdürmüştür.

İnsanlığın ilk erdemlerinden biri olan mezar hakkı şüphesiz insanlığın en büyük kazanımlarından biri olmuştur. Ama maalesef 21. yy’ın 2022 arifesinde kayıp yakınlarının halen kendi evlatlarının kemiklerinin arayışı içerisinde olmaları insanlık için koca bir utanç olarak ortada duruyor.

Yıllarca kendi kaybının mücadelesini veren annelerin bir kısmı maalesef kendi evlatlarının kemiklerini ve mezarını dahi görmeden bu hayattan göçüp gitti. 30 yıldan fazla bir sürede kendi kayıp evladının mücadelesini veren ve Cumartesi Annelerinin simge yüzlerinden olan Berfo Ana “Oğlumu gömmeden ölmeyeceğim” diyordu. Berfo ana Cemil’ine kavuşmadan gözü açık bir şekilde bu dünyadan sessizce göçüp gitti. Ona verilen sözlerin hiç biri tutulmadı…

Yine 2009 yılından beri bizlerle birlikte Adalet ve Hakikat mücadelesini veren, bu yılın eylül ayında yitirdiğimiz Hayriye Ana’yı bir kez daha burada anıyoruz. Bugün yaşam hakkı anıtı önünde onun yokluğunda Adalet ve Hakikat mücadelesini veren insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak onun mücadelesini bıraktığı yerden sürdürüyoruz.

İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak bizler değil çeyrek asır; asırlar geçse de kendi kayıp arama mücadelemizi sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Son kaybımızın kemiklerini bulana dek bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Çünkü bu mücadeleyi bugünlere taşıyan ve bugün aramızda olmayan Berfo Ana, Hayriye Ana, Elmas Ana ve diğer tüm kayıplarımıza olan vefa borcumuzdur!

Değerli Basın Emekçileri;

Biz insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftasında buradan bir kez daha sesleniyoruz; Her şeyden önce toplumsal bir barışın hayata geçirilmesi için derhal bir çatışmasızlık sürecine girilmesi gerektiğinin çağrısını bir kez daha yineliyoruz.

Zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması, tüm yetkili kişi ve kurumların hakikatle yüzleşme sürecini başlatması gerekmektedir.

Hükümeti, “BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme”yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.

Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.

Bu topraklarda benzer acıların yaşanmaması ve bir daha asla demek için “Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını talep ediyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBBESİ

DİYARBAKIR BAROSU

DİYARBAKIR TABİP ODASI

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ