BARIŞ, HEMEN ŞİMDİ !

Bugün “1 Eylül Dünya Barış Günü” toplumun her kesiminden talep edilen barışı, her şeye rağmen ısrarla konuşmamız gereken gün. Bu sorumlulukla bugün bir aradayız. Barışın önündeki engelleri ve beklentilerimizi yetkililerle ve kamuoyuyla bir kez daha paylaşmak istiyoruz.

Hepimizin bildiği üzere Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün yarattığı sorun alanları bütün ağırlığı ve can yakıcılığıyla varlığını sürdürmektedir. Ülkenin; hukuk, demokrasi ve insan hakları alanında yaşadığı sorun ve sıkışmışlığının en önemli nedeni Kürt Meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrar olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu ısrar, Türkiye’de temel hak ve özgürlükler konusundaki toplumsal taleplere cevap olmamakta ve demokratik çözüm zemininden uzak güvenlikçi politikalarla bakış anlayışını devam ettirmektedir.

Çatışma ortamı ile birlikte şiddetin öne çıkması ve beraberinde ayrımcılık ve nefret dilinin yaygınlaşması daha ağır sorunlar yaratmaktadır. Çözümsüzlük politikası, can kayıplarına neden olduğu gibi; ülkenin hukuktan, demokrasiden ve insan haklarından daha fazla uzaklaşmasına, yarattığı ciddi maliyetle ekonomik sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Nitekim Türkiye,  Dünyada ülkelerin demokrasi endeksi sıralaması ve coğrafi bölgelere göre kategorize edilen hukukun üstünlüğü endeksi sıralamalarında gerilerde  yer almaktadır.

Kürt meselesi bağlamındaki sorunların çözümünü, salt bireysel hak ve özgürlüklerin tanınması biçiminde yorumlayan; meseleyi, kolektif sosyal ve siyasal haklar içinde tanımlamaktan kaçınan anlayışın değişmesi gerektiği gibi devam eden silahlı çatışma halinin uzun bir sürede nihai olarak sonuca bağlanmadığı ve bu haliyle bağlanamayacağının da anlaşılması gerekmektedir.

Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik bir zeminde çözüleceği gerçekliğiyle; çatışmasızlık ortamının sağlanması için tüm aktörleri, toplumsal ve siyasi dinamikleri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyoruz.

İmzacı sivil toplum, iş ve meslek örgütleri olarak bir kez daha; Barışın Türkiye’nin en önemli ve öncelikli gündemi olması gerektiğini hatırlatıyor, bir an evvel silah ve çatışmaların gölgesinden uzaklaşarak Türkiye’nin ihtiyacı olan ve  önceki yıllarda başlatılan süreçlerin  toplumda yarattığı karşılığı ve umudu gözlemlemiş olmanın haklılığıyla barışın yeniden konuşulduğu bir sürecin inşa edilmesini, eşit yurttaşlık temelinde evrensel ilkeler ışığında çözümün ve kalıcı bir barışın sağlanması çağrısında bulunuyoruz.